top of page

Sanatçı Röportajları: Etem Aka Sözbilir

Eskişehir’de bağımsız üretim yollarını arayan, kendi seslerini kendi buldukları alanlarda duyuran ve bazen de bu alanı kendi kurmak zorunda kalan sanatçılarla bir araya geliyoruz. Serinin ikinci bölümünde konuğumuz Etem Aka Sözbilir. Aka, malzemenin peşine değil hissin peşine düşen, sabit olanın değil, gelip geçici olanın, dönüşenin peşinde. Onun için sanat, sadece üretim değil bir yaşantı biçimi. Aka’yla, tüm bu arayışları; disiplinsizliğin, kararsızlığın ve çok sesliliğin nasıl bir güce dönüşebileceğini konuştuk.




ree


Hoş geldin Aka. Öncelikle kendini biraz bize anlat. Ne yaparsın, nasıl yaşarsın? Sanatla ve müzikle ilk ne zaman göz göze geldin? İlk buluşmanız nasıldı?


Selamlar! Öncelikle adım Aka, lakap değil :) Anadolu üniversitesinde heykel bölümünde okuyorum, ayrıca müzisyenim... Ne yaparım? Herhalde bu hep değişen bir şey benim için. Bir alanda uzmanlaşmaya çalışmak yerine genelde oradan oraya atladığım, sürekli merak giderdiğim ve farklı şeyler arasında bağlantı kurmaya çalıştığım bir yaşantım var, üretim süreci demek yerine yaşantı diyorum, benim için ikisi bir arada… Anne ve babam ressam, onlar sayesinde sanatın birçok dalıyla çocuk yaştan beri içli dışlı oldum, ancak üretmeye gitar çalıp söz yazarak başladım diyebilirim sanırım. İlk bestemi 17 yaşında yazmıştım, o zamandan beri hep farklı olanı yapmaya yönelik bir arzum var, alışagelenin dışına çıkmayı hedefliyorum, ortaya çıkanlar ise yalnızca yolumun bir parçası oluyor…


İşlerine bakınca ilk göze çarpan şey duyulara hitap eden, doğrudan deneyim üzerine kurulu bir dünya kurduğun. Renk, doku, koku, ses… Bunları merkeze almak bilinçli bir seçim mi, yoksa zamanla gelişen bir şey mi? Sanatında izleyicinin aktif bir parçası olması neden önemli senin için?


Ortaya çıkardığım şeyin de bir izleyicisi olduğumun farkına vardığımdan beri üretimi ve sanatı bir üçgen olarak hayal etmeye ve sorgulamaya başladım; sanatçı, eser ve izleyici. Bunlar arasında göz hizası kurmayı ve birini diğerinden değerli yapmamayı hedefliyorum. Bir de fikirlere ve ortaya çıkan şeylere körü körüne bağlanmamayı diliyorum kendim için… Her şey değişir, ben de değişiyorum, idealize ettiğim şeyleri sorgulayacak boşluğu kendime hep hatırlatmaya çalışıyorum. O yüzden o anda ortaya çıkacak duyusal deneyimi merkeze almak fikri benim için çok heyecan verici. O an olacak şeyin tekrarının olmayacağını bilmek mesela... Bir iş yapıp onu yıllarca öyle kalacak şekilde korumak fikri şu aralar sıcak baktığım bir şey değil, eriyecek, bükülecek, yırtılacak şeyler yapmak ve kırılganlıklarını hep beraber izlemek bana daha çekici geliyor. Hatta bir konser ya da performansta çaldığım şeyi sonrakinde aynı şekilde çalmamak gibi, o anda orada olan izleyiciye ve o anki kendime göstermek istediğim bir değer bu.


Heykel eğitimi alıyorsun ama klasik anlamda heykelden çok farklı, yerleştirmeye, katılıma, deneyime dayalı işler üretiyorsun. Okulla üretimlerin arasında nasıl bir mesafe ya da ilişki var? Okul seni sınırlıyor mu, yoksa yön veriyor mu?


Okuldaki 7. Senem, pandemide uzaktan eğitimde derslere devam etmedim, onun yerine stüdyo programı kullanmayı öğrendim ve albümler yayınladım. Okulun ilk yıllarında ergenlikten gelen bir asilik ile her şeye karşı çıkardım ve içime doğru serzenişlerim olurdu. Figür çalışmayı hiç sevmedim, modele bakmak ve saatlerce detayları taklit etmek fikri hep beni itti. Erasmus ile Polonya’ya gittiğimde ise daha özgür hissettiğim bir ortamda farklı malzemeleri kullanma fırsatım oldu, bu vizyonumu genişleten en önemli dönüm noktalarındandı benim için. Döndüğümde ise okulumun imkân ve yaklaşımlarına sırtımı çevirmek yerine bana sunulanı en iyi şekilde değerlendirmeyi hedefledim. Son senemde ise özellikle yerleştirme yapmak istediğimde hocalarım bana sonuna kadar destek olacaklarını söylediler. Bu da bence ne istediğimizi bilerek hareket ettiğimizde neler elde edebileceğimizi bana kanıtlayan en güzel olaylardandı. İstemek, istemek ve daha çok istemek, istediğini de talep etmeyi öğrenmek çok değerli, hiç değilse benim için…


Malzeme kullanımların dikkat çekici. Gündelik, tanıdık, bazen unutulmuş malzemeler. Bunları seçerken neye göre karar veriyorsun? Sence bir işin anlamını malzeme mi kurar, yoksa fikrin kendisi mi?


Bence materyaller üretim aşamasında çok önemli değildir, her seçilen şey her seferinde bilinçle seçilmek zorunda da değildir, önce biraz oynamak ve gezinmek lazım, yeri gelince kavramın üzerini o malzemelerle örtmek, yeri gelince de kavramı malzemelerin içine sıkıştırmaya çalışmak. Bir şeyi yapmanın tek bir yolu olduğunu düşünmüyorum, sanat diyerek anlamı yüceltiyor ama içini boşaltıyoruz gibi hissediyorum. Bence herkesin içinde aynı enerji var, sadece dışarı çıkma biçimi farklı, yalnızca biraz kurcalamayı ve oynamayı hatırlamamız gerekiyor, kasıntı olmadan, yaptıklarımızı ve yapmadıklarımızı sorgulayarak şımarmayı hatırlamalıyız diye düşünüyorum. Yeri geldiğinde bir denge buluyoruz ve olmak istediğimiz yer kendini belli ediyor zaten. Gündelik malzemelere yönelmemin en büyük sebebi çevreme bunun da bir yol olduğunu gösterme ihtiyacı duymamdı sanırım. Her an, her yerde bir şeyler yapabileceğimizi ve bunun için akademide olmak zorunda olmadığımızı veya bir etiketin ya da manifestonun arkasında durmamız gerekmediğini kendime ve çevreme hatırlatmaya çalışıyorum.


Aynı zamanda müzikle de ilgileniyorsun. Müziği ayrı bir alan olarak mı görüyorsun, yoksa sanat pratiğinin bir parçası mı? Bir şarkı yaparken de bir yerleştirme yaparkenki gibi mi düşünüyorsun? Yoksa tamamen farklı ruh hallerine mi hitap ediyorlar?


Müzik konusu benim hayatımın tamamına yayılmış bir başlık… Bu konuda çok gevezelik yaparım bence, o yüzden sade tutmaya çalışacağım.Dediğim gibi, ilk olarak beste yazarak üretmeye başladım, o yüzden bendeki yeri her zaman farklı olacak. Nefes almak gibi bir şey benim için. Enstrümanla aramdaki ilişki zaman içinde yerini sese bıraktı, sürekli genişledi ve görsel sanatlarla paralel gitmeye başladı, kavramlar arasında kurduğum ilişkiler ise her gün yeni bir kapı açıyor bana. Ucu bucağı yok ve o anki “beni” dışarı çıkarıyor müzik. Dönemsel olarak bir şeylerden etkileniyor ve onların ışığında yeni şeyler üretiyorum, sonra ortaya çıkan her şeyi başlıklara ayırarak konseptler oluşturuyorum. Genelde albüm dinlerim, o yüzden de albüm yayınlamaya çalışıyorum, yalnız kaldığında şarkılarım sanki şehrin ortasında kaybolmuş çocuk gibi geliyorlar bana, yanlarına bir iki arkadaş mutlaka lazım :)


Zaman zaman üretimden uzaklaştığın, durduğun, beklediğin anlar oluyor mu? O anlar sana nasıl hissettiriyor? Üretmemek senin için bir eksiklik mi, yoksa sürecin bir parçası mı?


Üretim süreci yerine yaşantı demiştim öncesinde, çünkü hayatım hep dışarı çıkmalarına alıştırdığım duygularla dolu, bazen de beni heyecanlandıran fikirlerle… yeri gelir elime gitarı alır sadece çalarım, yeri gelir yolda müzik dinlerken söz yazarım, yeri gelir bir şey görürüm ve bana başka bir kapı açar ve bir fikir beni yakalar, bunların bence sonu ve başı yok, ancak enerjim olduğunda başına oturup hayata geçirmek için bunlara zaman tanımam gerekiyor, eğer ona zamanım yoksa başka bir şeye mutlaka oluyor. Tek bir medya ile çalışmadığım için de sıralamasını veya önceliğini o anda hayatımdaki yerlerine göre karar veriyorum sanırım. Yine de bu çok rastlantısal bir şey, her zaman bilinçliyim diyemem. Ancak yaşantıda hep dengeye inanırım, bi’ an yoksa sonraki an vardır. Hiçbir şey kalıcı değil, bu beni hep teselli etmiştir…


Bundan sonra ne yapmak istiyorsun? Kafanda dönüp duran bir fikir, bir yer, bir malzeme var mı? Üretimlerin nereye doğru evrilsin istiyorsun?


Açıkçası mezun olunca daha çok müzikle ilgilenmek ve rafta beklettiğim projelerimi kaydetmek istiyorum, bolca da sahne almak! Tam olarak nasıl bir yol beni bekliyor bilmiyorum, etkileşimli ve deneyim odaklı yerleştirmeler yapmaya devam ederim gibi geliyor, o taraftaki rafta duran fikirlerin de açığa çıkmaya ihtiyacı var. Artık ne zaman bir diğerine sıra gelirse işte…


Seni ve işlerini takip etmek isteyenler seni nerede bulabilir? Müziklerini, işleri paylaştığın yerleri bizimle paylaşır mısın?


Tüm “dijital platformlar’’da varım, instagram’da @akaningozu hesabından müzikal işlerimi takip edebilirler. Görsel işlerimi de genelde kişisel hesabımda paylaşıyorum, o da @whichonespnk


Röportaj: Azra Yakar

 
 
 

Yorumlar


bottom of page